28 Temmuz 2025 Pazartesi

ZEHİRLİ MEYVE!

 


Taksici dedi ki...

"Abi ormanları kendileri yakıyormuş"

-Kendileri kim...

"Onlar abi işte biliyorsun... Devletin adamları"

-Sebep?

"Kendilerine otel yeri açıyorlarmış"

-Daha önce örneği var mıymış peki?

"Bilmiyorum öyle duydum, olur bunlar bizim memlekette"

Daha ötesini de söyledi...

"Zaten abi yangın uçağı, helikopteri bir şey yok ki... Yansın diye bekliyorlar"

Ne anlatacaksın ki buna?

"Var" desen, hem de onlarca olduğunu anlatsan.

Rakamlar versen, Avrupa'nın en geniş ekipmanı desen...

Anlatamazsın...

İnanmaz...

İnansa da, konfor alanından çıkmaz...

Bu gibiler her yerde...

Eski bir şarkıdaki gibi...

Parklarda, bahçelerde, lüks otellerde...

Mesela...

Berberde yanımda sıra bekleyen bir vatandaş...

Televizyondaki haberi iç geçirerek izledi...

"Yalan ya ne uçağı... Uçak muçak yapamaz bizimkiler... Zaten motoru bile yok. Zaten bu uçuş da gerçek değil..."

Samimiyetim oluşmadığından, tartışmak istemediğimden...

Bir şey demedim de...

Diyen de çıkmadı...

Esasen...

Bizim insanımız bu tür yalanları bilinçli satın alma damarına da sahiptir...

Kompleksli, yalancı ve aşağılık duygulu adamlarla sohbet etmek konforludur...

Sen de öyle olursun bir anda...

Başarılarla gurur duymak yerine...

Dövünmek daha çok hoşa gider...

Yıllarca arabesk kültürü ve onun filmleri nasıl kapalı gişe yaptıysa...

Bu sohbetler de öyledir...

Sohbetlere iyimser tarafta katılırsanız...

Ratingi düşürmenizden korkulur!

Ya dışlanırsınız...

İlk lavoboya gittiğinizde de arkanızdan...

Fısıltıyla...

"Akp'li bu ya" filan derler...

Kimse "devletini seviyor" ya da "demek ki öyleymiş"filan da demez...

Ama bu tezviratları yapanlar asla "hainlik" kavramını yanlarına bile almazlar...

Sıkışınca bir iki Atatürk güzellemesi yapıp...

Sonra aşağılık kompleksiyle dövünüp.

Bir iki Arap kötülemesi...

Sonra batıya acayip bir öykünme...

Sıfır bilgi, sıfır bilinçle...

15 milyar dolarlık uçak satış anlaşması desen ne olur?

Bir AB üyesine satılacak savaş uçağından bahsetsen ne olur...

İnanmaz...

İnansa da...

Almaz, döner kendi sohbetini sürdürür...

En gıcık tarafları da...

Doğrusunun kaynağını göstererek anlatsan...

"Bilmiyorum ben öyle duydum" filan gibi saçma ısrarlarını sürdürmeleri...

Devam edelim...

Ötesi de var tabi...

"Petrol bulmuşlar sözüm ona... Seçime doğru daha çok bulurlar. Hepsi yalan. Neden bu kadar pahalı benzin o zaman?"

-Tabi öyle de biliyorsun Gabar'da on binlerce kişi çalışıyor. İşsizlik sıfıra yaklaştı. Her yer sondaj kulesi... Bir yalan için bu kadar dekor fazla değil mi sence?

"Yok yok yalan... Yaparlar o dekoru... Çalışanlar da yalan... Zaten doğalgaz filan da bulduk demişlerdi. Hani ortada. Var mı?"

-Var tabi Sakarya sahasında deniz platformlarında binlerce mühendis, çalışan, sondaj köstebekleri... Çıkartıp boruyu döşeyip sisteme veriyorlar. Haberleri de yapıldı...

"Pehhh. Geç onları geç... Yok... Olsa böyle mi olurdu? Putin verdi o gazı gizlice...."

-Nasıl vermiş o gazı Putin?

"Abicim senin de dünyadan haberin yok. Denizin altından borulardan göndermiş. Bizimkiler sanki Türkiye'de çıkmış gibi ateş filan yakmışlar orada"

-Bak sen...

Bu zihniyetle ne konuşacaksın, ona ne anlatacaksın...

İşin garibi...

Bunların okumuşları da var...

Çok var hem de...

Hatta çoğunluğu üniversite diplomalı!

Ekrana çıkıp.

Yerli otomobilin gizlice İtalya'da yapılıp, gemilerle gizlice getirilip, yerli diye satıldığını söyleyen de var...

Açıkçası...

Buna inananları daha fazla!

Bu kuyruklu yalanlara inanan...

Kerli ferli... 

Devletten geçinmeli olanlar da var...

Karı-koca iyi otomobiller edinip, iyi evlerde oturup, yazın güzelce tatilini de yapıp, 65 yaşına kadar devletten maaş da alıp, sonra emekli olunca o maaş azaldı diye devlete söveni de....

Bunlardan...

Ortamlarda sabah akşam devleti yerin dibine sokanlar da var çokça...

Aşağılık kompleksinden...

İsrail'e gizli-gerekçesiz hayranlık duyanları da...

İyi ki cahiller...

Yoksa gerekçeli hayranlık duysalar daha tehlikeli...

Neyse...

Bir tanesi dedi ki bana...

"Zaten 15 Temmuz da yalandı... İşte tezgahladılar bir darbe... Sonra da ipleri tamamen ellerine aldılar"

Dayanamadım, bu sefer kafa göz girdim...

-Peki 250 şehit neydi? İnsanlar sokağa çıkmasaydı ne olurdu? Meclisi sağı solu bombalayanlar kimlerdi? Köprüde insan öldürenler kimlerdi?

"Yok yok Ercan bey... Ben biliyorum. Böyle darbe mi olur? Yazık kör yola gittiler. FETÖ diye bir şey uydurdular"

-İyi de müebbet yiyenler var yüzlerce... Hapisteler... Bir tiyatro için ağır bir külfet altına girmiş olmuyorlar mı o zaman!

"Yok yok. Ben öyle duydum. Zaten baksana işte, belli"

Arkadaşa darbe beğendiremedik...

Devlet geçinmelilerden...

Devlet düşmanları çıkıyor.

Hem de bir hayli fazla...

Düşmanlıkları onları öyle bir saptırıyor ki...

Darbeciler başarsa mutlu olacaklar.

Sonra kendisi ne mi olacak?

Ülke iç savaşa mı girecek?

Ya da...

Ya dası yok...

Adam ya da kadın inanmış...

Yolundan sapmıyor...

Bir yandan da gizli gizli, "adamlar sapkın da olsa tezlerinde nasıl ısrarlılar" diye azıcık hayranlık duyar gibi olsam da...

"Bizim gibi düşünenler, devlet tarafında, yapılan güzel işlerden gurur duyanlar neden fazlasıyla ağırbaşlı" diye yerinirken...

Bir yandan da...

Hep bu ülkenin ferasetli çoğunluğunu düşünürüm...

Onların öyle ortamları yoktur.

İşlerine güçlerine bakarlar.

Neyin ne olduğunu iyi bilirler...

Gerektiği yerde sessizce cevap verirler...

Ama bu aşağılık kompleksliler...

Konforlu yazlıklarında ekonomiye saydırıp.

Sela okuyan hocaya hakaret edip...

İçki kadehini ellerine alınca kafalarındaki Atatürk'ü kutsarlar...

Gerçek Atatürk'se hiç işlerine gelmez...

Belçikalı bakanın Anıtkabir'de Atatürk'e diz çökmesi hoşlarına gitsin, buna itirazımız yok ama...

Adamın bugünkü Türkiye'ye yaptığı gurur verici güzellemeleri ya görmezler...

Görseler de...

"Bırak ya" filan deyip geçerler...

İşin o kısmına PR deyip...

Diz çökme kısmını satın alırlar!

Ne diyeceksin, ne yapacaksın...?

Bu tohumları onlarca yıl önce kim ektiyse...

Başarmış...

Zehirli meyveler hasat edilmiş!

Öz değerlerine bu kadar düşman bir kesimi başka bir ülkede göremezsiniz...

Yazık...

Hem de çok...