1979 yılıydı.
İlkokul ikiye gidiyordum.
Okuldan dönmüş.
Eve yeni girmiştim ki.
Siyah beyaz televizyonun açık
olduğunu.
Futbola hiç ilgisi olmayan annemin
maç izlediğini görmüştüm.
Üstelik çok da heyecanlıydı.
Çünkü.
Milli maçtı…
Şerefli mağlubiyet yıllarında.
Sporda kazanamaz.
Siyasette kazanamaz.
Ekonomide kazanamazdık…
Ülkenin kaybedenler kulübü olduğunu.
Çocuk halimle bile anlıyordum…
Darbeye de az kalmıştı zaten.
Ama o günkü Galler galibiyetinin.
Ülkeye verdiği geçici moral
acayipti.
Türkiye kazanırken.
Golü atan Erhan Önal milli kahraman
ilan edilmiş.
Gazeteler onun fotoğrafıyla
manşetlerini süslemişti.
O günlerde büyük işti.
***
Erhan Önal bir gurbetçi çocuğuydu.
Belçika’nın Standart Liege
takımında oynuyordu.
Bir iki gurbetçi futbolcumuz vardı
zaten.
Standart Liege’in maçını tek
kanallı TRT canlı veriyor.
Bütün Türkiye Erhan’ın takımını
tutuyorduk.
3-2 kaybetmişti Belçika takımı.
Çok üzülmüştü herkes.
Hürriyet Gazetesi’nin spor sayfası
manşet bile yapmıştı.
“Sahanın yıldızı Erhan, çirkini
ise hakemdi” diye…
Kaybedersek hakemden.
Kazanırsak bizdendi o yıllar.
Liege’li olmuştuk toptan…
Onlar da bizden.
Onları da mağdur görüyorduk.
Sebebi Erhan Önal’dı…
***
4 Nisan 1979’da kardeşim doğdu.
İsmini hiç düşünmedik.
Hepimiz “Erhan olsun” demiştik…
Hem benim adıma uyumlu.
Hem de dönemin ruhuna bir selamdı…
***
1984 yılıydı…
Derwall onu Galatasaray’a aldı.
Dönemin defans oyuncularından
farklıydı.
Tekniği iyiydi.
İnatla oyun kuruyordu.
Golcüydü de.
Frikikten.
Duran toplara vurduğu kafalardan.
Çok da gol attı.
Ama tabiatın değişmez kanunu.
Her starın kaderini o da yaşadı.
Düşüşe geçti.
Kariyerinin sonunda seyirciyle
bozuştu.
Sakalı bile antipati konusu
olmuştu.
Kendisiyle özdeşleşen sakalını da kesti
ama…
Fayda etmedi.
1992’de Beşiktaş maçındaki geri
pası.
Feyyaz’a asist olmuş.
4-3 kazanan Beşiktaş şampiyon
olmuş.
Erhan Önal’a da yol görünmüştü.
Başka takıma gitmedi.
Futbolu tümden bıraktı.
***
Teknik direktörlük.
Ya da yorumculuk da yapmadı.
Gözlerden uzak kalıp.
Unutulmayı seçti.
Bugün bir haber.
63 yaşında hayatını kaybetmiş.
Sabahtan ikindiye kadar geçen bir
hikaye gibi.
Rüzgar gibi.
Hızlıca geçti gitti…
Bugünün starlarının.
Gelecekteki kaderini yaşayarak.
Hatırlayanı azalarak.
Usulca.
Sessizce…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder