18 Haziran 2025 Çarşamba

İSRAİL VE YAHUDİLER, UNUTULMAYAN ENSTANTANELER

 


1998 yılının yaz ayları...

28 Şubat cuntasının en kuvvetli komutanı.

Genelkurmay İkinci Başkanı general Çevik Bir...

İsrail'i ziyaret ediyor...

Çalıştığım kurum beni ve bir kameraman arkadaşımı görevlendirdi bu geziyi izlememiz için...

Uçak biletlerimiz, otel rezervasyonlarımız...

Her şey tamamdı...

Seyahate saatler kala Genelkurmay Karargahı'ndan gelen telefon...

"Gitmeyin, kimsenin izlemesini istemiyoruz" şeklindeydi...

Gitmedik, gidemedik tabi...

28 Şubat darbesinin bir numaralı ismi ve darbenin arkasındaki karanlık ülkeye ziyaret...

Bir ay sonra bu kez Genelkurmay Başkanı Karadayı'nın ABD ziyaretini...

Pentagon'da takip etmiş...

Yahudi asıllı komutanın Karadayı'ya taktığı üstün hizmet nişanı törenini bir gazeteci olarak izlemiştim...

Üstün hizmet ve teşekkür...

REFAHYOL hükümetinin doğal olmayan yollarla devrilişinin iki ay sonrasıydı...

Devam edelim...

Aynı yıl...

Uçakla Ankara'dan Bodrum'a gidiyorum...

Bir uçak dolusu gürültülü turist grubu...

Hepsi İsrailli...

Türkiye'de sevildiklerini düşündükleri, Türkiye ile ilişkilerinin zirveye vurduğu dönem...

Geçelim...

Yıl 2007...

Yer Ankara'daki Eski Başbakanlık binası...

İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in Ankara ziyareti...

Başbakanlık'taki basın bürosunda çalışırken, bir grup İsrail'li basın mensubu geldi...

Malum...

Teknoloji bugünkü gibi değil...

Telefonlar ise henüz akılsız!

Bilgisayarlar her elin altında yok...

Ben bir dizüstü bilgisayarda çalışırken...

Yanıma yaklaşan İsrailli gazeteci...

İngilizce olarak seslendi...

"Dostum bana bilgisayarını on dakika kullandır, sana yirmi dolar veririm"

Garip garip baktım...

"Gerek yok kullanın" dedim...

Bugün yapar mıydım?

Emin değilim...

Bu tavır...

Tipik bir yahudi tavrıydı...

On yıl sonrası...

Sene 2017...

Eşim ile Kudüs ve Mescid'i Aksa'yı ziyaret ettik tatilde...

Otelimize bir türlü ulaşamıyoruz...

Zira...

Hiç bir taksici bizi bırakmak istemiyor...

Sonunda bir cesur yürek çıktı...

Adresi görmesine rağmen, "bırakırım" dedi...

Sonradan öğrendik...

Otelimiz Doğu Kudüs'te.

Müslüman mahallesinde...

Yahudi taksiciler gitmiyor...

Aynı gezide...

Tel Aviv'de...

Bir plajda...

Eline kelepçe vurulmuş bir adam...

Sürüklenerek götürülüyor...

İki kadın polis tarafından...

Kimse de dönüp bakmıyor.

Tıpkı Kudüs'teki inşaatlara...

Çalınan topraklara bir yahudi yerleşirken.

Bakma ihtiyacı hissetmedikleri gibi...

Bir iki yıl sonrası...

Türkiye'de yaşayan bir yahudi.

Bir meslektaş.

Ben ve eşim Mescid-i Aksa'da fotoğraf paylaştık diye...

Instagram takibinden çıkarmıştı bizi...

Kafamdaki İsrail enstantaneleri arasında...

Ağlama duvarına giderken bana zorla kipa taktırmaya çalışan yaşlı bir adamdan...

Kubbet-ül Sahra'nın yolunu sorduğumuz için yüzünü ekşitenlere kadar...

Neler var bir bilseniz...

İsrail karelerine son verirken...

1990'lı yıllarda bir meslektaşımın sözlerini unutmuyorum...

Meclis'te sohbet ederken...

O gazeteci arkadaş yahudileri ne kadar sevdiğini.

Onların özel bir ırk olarak dünyaya yollandığını anlatırken...

İslam dünyasının geriliği ve pisliğini (!)

Büyük bir iştahla sıralarken...

Nefret sözleri bitince bir Atatürk övgüsü de patlatmıştı...

Sabra ve Şatilla'dan haberi var mıydı?

Ya da 1948'den, 1967'den...

Altı gün savaşlarından...

Toprak hırsızlıklarından...

Bildiğini düşündüğü tek şey...

Arapların yahudilere toprak sattığı hurafesiydi...

Net olan tek şeyse...

Ülkesinden, ülkesinin inancından nefretinin...

Kendisini aşağılık bir cellata aşık etmesi...

Tıpkı bugün bile İsrail'in bir demokrasi olduğunu düşünenler gibi...

Şu sıralarda Meclis'te bu arkadaş...

Bir vekilin danışmanı...

Otuz yıl sonra İsrail'e hala aşık mı...

Bilmiyorum...

Bildiğim şey...

Bir sonraki yazımın...

İranlılarla ilgili olacağı...

Çok ilginç şeyler var kafamdaki notlarda...

Üstelik...

Arayı da açmayacağım...

Bekleyin lütfen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder