"Seni bazen televizyonlarda görüyoruz... Sonra kendi kanallarımıza dönüyoruz" diyor...
Ardından siyasi bombardımana başlıyor...
"Ayol o nedir... Memleketi ele geçirdiler. Baksana Atatürk'ten eser bırakmadılar..."
Atatürk'ten eser bırakılmadığını düşünmenin saçmalığına girmek istemiyorum...
Sadece...
"Konunun Atatürk'le ne ilgisi var" diyecek oluyorum sonra ondan da vazgeçiyorum...
Evvelden milyonlarca kez deneyip "tınn" diye bile karşılık alamamıştım zira...
Biliyorum ki Atatürk'e tapar gibi tavır takınan bu sosyolojinin...
Atatürk konusundaki bilgi düzeyi...
Onuncu yıl marşı, onun sarı saçı ve mavi gözleriyle sınırlı!
Ama lafa gelince...
"Canım benim Atatürk var ya... Bugün olsa var ya... Ona çok şey borçlular biliyor musun? O olmasa olmazlardı"
"İyi de ablacım" diyecek oluyorum...
"Senin elinde Atatürk'ün vekaleti mi var?"
"Nasıl bu kadar kolay onun adına insanlara tepeden bakıp Atatürk ahkamı kesiyorsun" diyeceğim.
Yine vazgeçiyorum tabi...
Ne anlayacak...
Kızıyor da kızıyor...
Atatürk adına sahip çıktığı...
Yolsuzluktan soruşturulan müteahhit-siyasetçi tiplemeleri vesaire...
Tabi girmiyorum o kısmına...
"Allah herkese böyle sosyoloji nasip etsin" diyesim geliyor!
Demiyorum tabi...
Gazze mazze konularına girsen...
Zaten tınn...
Netanyahu seküler ya...
Ona daha yakın.
Da tam diyemiyor bunu...
Ölen çocuklar vesaire...
Umurunda değil de...
"Bizim derdimiz bize yeter" diyor...
"Bize ne Arapların iç işinden. Korusunlar topraklarını" diyor...
Sonra gidip o İsrail destekçisi kahvesinden, büyük boyundan, yumuşak içimli olanından yudumluyor.
Belki "içme ondan demeseydim" yandaki kahveciye girecekti.
Ama demiş bulundum.
O da gitti inadına bu dükkandan aldı.
Laflarına biraz daha katlandım...
Eski güzel günlerden bahsetti...
Güzel laik günlerden...
Sonra biraz ekonomiden filan şikayet etti...
Süper lüks arabasının anahtarını masaya bıraktı...
Son model telefonundan bir mesaja cevap verdi.
Ve bana döndü...
"Ayol nedir o pahalılık zamlar filan"...
"Mahvettiler her şeyi" dedi...
Emlak vergisine yapılacağı belirtilen büyük zamdan şikayet etti...
Ne de olsa yazlığınınkini ayrı, buradaki evlerininkini ayrı ödeyecekti...
Sonuçta azıcık varlıklı olmak da suç muydu Allahaşkına...
Çalıştı kazandı ne de olsa...
Sürekli sövdüğü devletinin geçim kaynaklarından biri olduğunu da unutarak...
Aldığı emekli maaşına küfür ederek...
O maaşın saçındaki röfleye bile yetmediğini söyleyerek!
Bir devlet bunu nasıl düşünemezdi!
Geçmişte 15 Temmuz darbe girişimine inanmadığını da söylemişti...
"Ayol kendi kendilerine yaptılar" filan demişti...
250 şehidi hatırlatacaktım.
"Tesiri yok" diye düşünüp, onu ibretle dinlemeye devam ettim...
"Suriyelileri getirdiler.
Baksana gitmiyorlar...
Her yerde Arapça konuşuyorlar" diyordu bu kez...
İngilizce, Fransızca konuşsalar dert değil de...
Arapça kirletiyor ortalığı di mi!
Bana da bir uyarı yaptı tekrar...
Aslıma dönmemi istedi...
Aslım neydi ki...
"Sen böyle değildin" dedi...
Neydim ki...
"Gerçi eskiden de biraz tutucu filandın ama bu kadar şey de değildin" filan demeyi de ihmal etmedi.
Bizim adımıza ahkam kesmek.
Bu kesimin ortak sporuydu ne de olsa...
Ablamız ülkedeki düzenin sahibi olmanın rahatlığıyla...
Hiç bir şey dememiş gibi...
Üstten bakarak vedalaştı.
Kafamı salladım.
Ayrıldık...
Karikatürize ettim biliyorum da...
Fazlası var eksiği yok...
O kadar cüretkarlar ki...
Gerçi dünyanın her yerinde muhalif insanlar var.
Takıntılı muhalifler de var haliyle.
Olsunlar.
İtirazımız yok.
Ancak...
Biraz siyasi olmak.
Kültür gerektirir haliyle...
Bunların ne sol.
Ne sosyal demokrasiyle...
Ne de kültürle...
Bilgiyle, tarihle alakaları yok.
Okumak desen...
Hadi burada isimlerini yazmayayım.
Bu kesimin ciğerini bilen bir kaç goygoycu yazarın.
Kızılay'a yakın tezgahlarda satılan kaçak basılmış kitaplarını alıp okuyorlar...
Bir de memur gazetesini...
Daha çok resimlerine bakıyorlar.
Sonra da...
Varsa yoksa marş, slogan...
Garip garip tavırlar...
Parmak sallamalar...
"Sen nasıl böyle oldun" dercesine bakışlar...
Ahkam kesmeler...
Ülkenin anahtarını elinde bulundururmuşçasına ukala tavırlar...
"AKP karşıtı olsun da çamurdan olsun" tarzı saçmalıklar...
Sırf hükümetle karşı tarafta yer almak uğruna...
İç çamaşırıyla gezen bir zavallıya...
LGBT'cilere sahip çıkıp.
İnsanların inancına küfür edenlerle duygudaşlığa varlar...
Ama birlik beraberlik deyince.
Biraz bu ülkenin kendi değerlerini hatırlatınca...
Yoklar...
Ajan desen...
Asla değiller.
Zaten bu zeka düzeyini kimse devşirmez.
Bir taraftan da insan düşünüyor...
Hangi eğitim sistemi bunları yetiştirdi.
Bir ülke bunları nasıl sırtında taşıdı.
Ve bu kesime rağmen.
Bu ülke varlığını nasıl da korudu...
Sahi...
Nasıl geldik bugünlere?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder