24 Ekim 2020 Cumartesi

AZERBAYCAN VE ECNEBİLİK ÜZERİNE...

Bir ülke düşün.

Sokaklarında dolaşırken.

Türk olduğunu söyleyip.

Bütün kapıları açıyor.

Göğsünü gere gere yürüyüp.

Vitrinlerdeki markalarımızın.

Sadece prestij ifade etmesinden.

Mutlu oluyorsun...

Bir ülke düşün.

Sana yönelen hayran bakışların..

Sadece aksanından kaynaklandığı.

Ve bir ülke düşün.

Öyle bir insanı var ki.

Senin bayrağını kendisininkinin yanına.

Bazen de önüne asıp.

Kendi bayrağı gibi gören de o.

Sen Azeri desen de.

O ısrarla “Türküm” der...

Senin başarını sahiplenip.

Kederinle kederlenir.

Dizilerini izleyip.

Çocuklarına da izlettirip.

Senin gibi konuşmasını ister.

O bunları yaparken.

Kendi aksanıyla alay edilmesine de.

Sessizce kırılır...

O kadar sessizce ki.

İlişkiler zarar görmesin diye.

Lafını bile etmez...

Halbuki o alaycı cahil bir bilse...

Dedesi, ninesi.

Sadece iki kuşak önce.

Anadolu’da.

Bu kelimelerle anlaşıyor.

Pilov yiyip.

Elini yuyuyordu...

Atasını bilmemek ağır.

Daha da ağırı...

Kardeşini hor gören.

Yerli ecnebilerin.

Kendini hor görenlere.

İtip kakanlara olan.

Gerekçesiz hayranlığı...

Belki de gerekçeli...

Kim bilir.

Özüne ecnebilik.

Bu toprakların kaderi belki...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder