24 Şubat 2021 Çarşamba

MAHALLE MAÇLARINI HATIRLAYAN KALDI MI?

İnsan bazen köşesine çekilip.

Geçmişin dar sokaklarına dalınca.

Nerede duracağını kestiremiyor.

Bu defa 70’li yıllarda.

Çocukluğumda buldum kendimi.

***

Mahalle maçları efsaneydi.

Genelde iki güçlü kişilik öne çıkar.

“Aldım-verdim” seremonisinde.

Adım adım birbirine yaklaşır.

Diğerinin ayağına ilk basan.

En iyi oynayanı kendi takımına seçer.

Sonra seçme hakkı diğerine geçer.

Takımlar böyle kurulur.

Bir hakkaniyet hissedilince.

Maç başlardı…

***

Topun sahibi mutlaka oynardı!

Topa abanmak.

Beleşte beklemek yasaktı!

Hakem yoktu.

Müşterek ortak bir akıl yönetirdi maçı.

Karakteri güçlü kişilikler.

Kendisine yapılan faulü kendince tescillerdi!

İyi oyuncu bulundurmaktan çok.

Güçlü karakter bulundurmak önemliydi.

***

Kaleler iki büyük taş arasında kurulur.

Atılan gollere yapılan en yaygın itiraz.

“Taş üstünden gitti”.

Ya da.

“Kalecinin belinin üzerinden geçti” şeklinde olurdu.

Yemin.

Şahitlik.

Tabi ki otoriterlik belirleyiciydi!

***

Toplar sert plastiktendi.

Sık patlardı.

Patlayan topun içine patlamamış bir top yerleştirilir.

Mukavemet kazandırılırdı.

Sonuçta esneme payı olmayan.

Taş gibi sert bir şeyle oynanırdı.

****

Otoriter abiler santrafor mevkiinde olur.

Yorulunca da.

“Biraz defanstayım” der.

Orada toplara dan dun vurup dinlenirlerdi!

Kale genelde en aceminin mevkisiydi.

***

Yaşlı bir amca ya da teyze geçerken.

Oyun durur.

Yeniden başlayana kadar.

Kımıldamadan.

Pozisyonlar değişmeden beklenirdi!

***

Tartışmalı bir pozisyon olduğunda.

Mağdur takımın dirayetli abisi kaleciye talimat verir.

“Kaleyi boşalt” derdi…

Bunun anlamı.

“Gol atsanız bile hükümsüzdür” demekti.

Hasbelkader o takımdan biri oynamayı sürdürürse.

Öbür takıma itiraz hakkı doğar…

“Adamınız oynuyor bak” denilerek.

Kaotik ortama zemin hazırlanırdı.

Yine de maçların pek azı yarım kalırdı.

***

Hava kararmaya başladıkça.

Kadrolar eksilir.

Eksilenlerin yerine kenarda maçı seyreden biri girerdi.

Bazısının üzerinde pijama.

Elinde ise.

Isırıklamayı sürdürdüğü yarım ekmek olurdu.

O halde topa da vurur.

Oynamaya da devam ederdi…

***

Maçı bitirense…

Ya akşam ezanı.

Ya da annelerin pencerelerden yaptığı davetti!

Eve gidildiğinde.

Geç kalmanın mahcubiyetiyle.

Konulan son tabağın önüne.

Sessizce oturulurdu…

Sahadaki otoriter abilerin rolü bu kez babalardaydı.

Herkes masaya oturmadan yemek başlamazdı.

O günlerin.

Yazısız anayasasının.

En bilinen kuralıydı…

2 yorum: