İnsan bazen köşesine çekilip.
Geçmişin dar
sokaklarına dalınca.
Nerede
duracağını kestiremiyor.
Bu defa 70’li
yıllarda.
Çocukluğumda
buldum kendimi.
***
Mahalle
maçları efsaneydi.
Genelde iki
güçlü kişilik öne çıkar.
“Aldım-verdim”
seremonisinde.
Adım adım
birbirine yaklaşır.
Diğerinin
ayağına ilk basan.
En iyi
oynayanı kendi takımına seçer.
Sonra seçme
hakkı diğerine geçer.
Takımlar
böyle kurulur.
Bir
hakkaniyet hissedilince.
Maç başlardı…
***
Topun sahibi mutlaka oynardı!
Topa abanmak.
Beleşte beklemek yasaktı!
Hakem yoktu.
Müşterek
ortak bir akıl yönetirdi maçı.
Karakteri
güçlü kişilikler.
Kendisine yapılan
faulü kendince tescillerdi!
İyi oyuncu
bulundurmaktan çok.
Güçlü
karakter bulundurmak önemliydi.
***
Kaleler iki
büyük taş arasında kurulur.
Atılan
gollere yapılan en yaygın itiraz.
“Taş üstünden
gitti”.
Ya da.
“Kalecinin
belinin üzerinden geçti” şeklinde olurdu.
Yemin.
Şahitlik.
Tabi ki
otoriterlik belirleyiciydi!
***
Toplar sert
plastiktendi.
Sık
patlardı.
Patlayan
topun içine patlamamış bir top yerleştirilir.
Mukavemet
kazandırılırdı.
Sonuçta
esneme payı olmayan.
Taş gibi
sert bir şeyle oynanırdı.
****
Otoriter
abiler santrafor mevkiinde olur.
Yorulunca
da.
“Biraz
defanstayım” der.
Orada toplara
dan dun vurup dinlenirlerdi!
Kale genelde
en aceminin mevkisiydi.
***
Yaşlı bir
amca ya da teyze geçerken.
Oyun durur.
Yeniden
başlayana kadar.
Kımıldamadan.
Pozisyonlar
değişmeden beklenirdi!
***
Tartışmalı
bir pozisyon olduğunda.
Mağdur takımın
dirayetli abisi kaleciye talimat verir.
“Kaleyi
boşalt” derdi…
Bunun
anlamı.
“Gol atsanız
bile hükümsüzdür” demekti.
Hasbelkader
o takımdan biri oynamayı sürdürürse.
Öbür takıma
itiraz hakkı doğar…
“Adamınız
oynuyor bak” denilerek.
Kaotik ortama
zemin hazırlanırdı.
Yine de
maçların pek azı yarım kalırdı.
***
Hava
kararmaya başladıkça.
Kadrolar
eksilir.
Eksilenlerin
yerine kenarda maçı seyreden biri girerdi.
Bazısının
üzerinde pijama.
Elinde ise.
Isırıklamayı
sürdürdüğü yarım ekmek olurdu.
O halde topa
da vurur.
Oynamaya da devam
ederdi…
***
Maçı bitirense…
Ya akşam
ezanı.
Ya da
annelerin pencerelerden yaptığı davetti!
Eve
gidildiğinde.
Geç kalmanın
mahcubiyetiyle.
Konulan son
tabağın önüne.
Sessizce
oturulurdu…
Sahadaki otoriter
abilerin rolü bu kez babalardaydı.
Herkes masaya
oturmadan yemek başlamazdı.
O günlerin.
Yazısız
anayasasının.
En bilinen
kuralıydı…
Harika bir yazı mahalleye çocukluğuma gittim...
YanıtlaSilHarika bir yazı mahalleye çocukluğuma gittim...
YanıtlaSil