Gece vakti…
El etek çekilip.
Dışarıyı dinlediğinde…
Böcek sesleriyle.
Kuru serinlik belirip…
Sapsarı otlar birbirine vururken.
Hışırtılar içinde kaybolduğunda…
Ankara’da…
Geçmişe yolculuktan.
Kaçamadığında…
İki üç katlı evlerle…
Eski mahallelerinde.
Okulların tatil olduğu.
O güzel.
Sarı lambalı.
Sapsarı güneşli yaz aylarında.
Çekirdek çitleme sesleriyle…
Komşuların.
Fısıldaşmalarıyla…
Şehrin eski kokularını hissettiğinde…
Kırk yıl önceye gittiğinde…
Fark edersin…
Nasıl da azalmışız…
Oysa…
Ankara yerinde.
Değişen.
Üstündekiler…
Altındakiler…
Komşular.
Akrabalar…
Böcekler küsüyor….
Sarı otlar çekiliyor…
Koyun sürüleri.
Yoklar…
Tilkiler kaçtı.
Tavşanlar kayıp…
Onların yuvaları.
Artık senin evin.
Ama.
Bunu düşünecek vaktin bile yok.
Hiç bir şeye yetişemiyorsun.
Belki…
Azıcık vakit bulsan.
Geceyi dinlesen…
Duyacaksın.
Ankara’nın.
Ve Ağustosun çığlığını…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder