Eski filmlere
Özellikle Türk filmlerine bayılırım.
Hiç sıkılmadan.
Tekrar tekrar izlerim.
Ama artık
TV’de izlemenin tadı da.
Anlamı da kalmadı.
Çünkü öyle kesikler atılıyor.
Öyle sansürler yiyorlar ki…
Televizyonlar ceza korkusuyla.
Yoğurdu öyle bir üflüyorlar ki…
Yayınladıkları şey.
Delikli bohçaya dönüyor…
————————
Mesela ikiyüzlü-dindar tiplemesindeki Şener Şen.
Bir gazeteyle ilgili yorum yapıyor.
“İdeolojik yorum” diye sansür yiyor.
Kemal Sunal Almanya’da.
Almanların domuz yemesini eleştiriyor.
Kesiliyor…
Filmin isminde bir araba markası var diye.
İsmi değiştirilip.
Bir roman adıyla yayınlanıyor…
Tam da bu yüzden.
Belki de İlyas Salman’ın TV’lerde en az yayınlanan filmi oluyor…
Diziler farklı mı ki?
Eski dizileri yayınlayan kanal.
Haluk Bilginer’in Rum asıllı arkadaşına yönelik:
“Papaz” sözünü.
Ya da…
“Sizi yine denize döktük” tarzı şakalarını.
Dilim dilim doğruyor.
İşte tam da bu zihniyet.
Murat Kosova’nın efsanevi anlatımıyla.
Türkiye Yunanistan maçında…
“Mehmet Okur Diamantidis’i denize döktü” sunumunu izlese.
Ne derdi acaba?
—————————
Mesela tartışmalı bir konu da.
Zenci-Siyahi meselesi.
Yüzünü kömürle boyayıp.
Sahte zenci basketbolcu olan Kemal Sunal vardır.
Bilirsiniz.
İşte o filmde.
“Zenci” ifadesi içeren bütün bölümler kesiliyor.
Ya da bir dizi filmdeki “Çingene” ifadesi…
Televizyon yönetimi.
Ya da sansür kurulunca biplenirken.
“Ayrımcılık” endişesi duyulsa da.
Çingenelerin kendilerine Roman denilmesini hiç sevmediğini.
Israrla Çingene ifadesini kullandıklarını.
Biliyorlar mı acaba?
Ya da bir klasik müzik radyosunda dendiği gibi…
“Çigan müziği” deyip işi geçiştireceklerini mi sanıyorlar?
Aydemir Akbaş’ın siyahi rol arkadaşı için.
“Yamyam” demesi…
Günümüzün meselesi değil…
Neden sansür yiyor?
Anlamak zor….
Üstüne üstlük.
Filmler, diziler bir ahlaki öğreti aracı değil ki…
Katili de var orada.
Hırsızı da.
Ayrımcısı da.
Manyağı da…
Olmasında da bir mahsur yok…
Tabi.
Konu konuyu açıyor…
Farklı odalara giriyoruz…
Mesela…
“Kahpe Bizans” harika bir komedi filmidir.
Ama şu günlerde özellikle.
Televizyonlarda hiç yayınlanmıyor…
Neden acaba?
İsminden mi?
Yunanların da alındıklarını açıkladığı.
Mehmet Ali Erbil’in Bizans şakalarından mı?
————————
Bir de “üçüncü cins” mevzu var.
Buradaki sansür iki çeşit.
İkisi de işgüzarlık.
Üstelik sansürlerin çoğu.
Sandığınız gibi değil.
Yani muhafazakar saiklerle yapılmıyor.
Tam tersine.
“Malum lobiyi karşımıza almayalım” endişesi…
Özellikle dizi platformları.
LGBT tarzı tercihleri hak olarak görüyorlar.
Diyecek bir şeyim yok.
Hatta daha ileri gidip.
Her filme diziye.
Bu tarz birer çift sokuşturuyorlar…
Kendileri bilir.
Ama bu tür tercihlerin eleştirildiği.
Özellikle 1950’li yıllarda çevrilen.
Muhafazakar Amerikan filmlerinin.
Sırf bu nedenle kesik yemesi.
Ya da…
Eşcinselleri komedi unsuru gören.
1980’li yılların Hollywood’una.
Yan gözle bakılıp.
Bu tarz sahnelerin ayıklanması…
Anlaşılır şey değil.
Tercihler özgürse şayet.
İfadeler özgür olamaz mı?
———————
Bir diğer mevzu da.
Küfür meselesine ilişkin.
Eski filmlerde küfür sanılan çok şey.
Artık kaba söz bile sayılmaz.
Kemal Sunal’ın.
“Babası da oğlu da eşek” anlamına gelen sözü.
Küfürse şayet…
Yabancı filmlerde sürekli söylenen.
Genelde orijinali sansürlenmeyen.
Altyazılarda “Kahretsin” diye çevrilen şey nedir?
Dahası…
Son zamanlarda dizi platformlarına takılıyorsanız.
Görürsünüz…
Cinsellik esprilerinin en bayağı hali…
Ama yanlış anlamayın.
Onlar da dursun yerinde…
İzleyen izlesin.
Söylemeye çalıştığım.
Bu ne çelişki ya hu…
————————
Bazı kelimeler vardır.
Özellikle biz yaştakiler için.
Kötü hatıra barındırır.
Acayip sinir eder…
Bunların başında “Sansür” kelimesi gelir.
Bence hayatımızdan bir şey silinecekse.
Biplenecekse.
Bu silinen şey sansür olmalı…
Orijinale saygı gereği.
Toplum ahlakına büyük bir tehdit yoksa.
TV’lerde ve platformlarda.
Gereksiz.
Çoğu zaman da.
Komik hale gelen.
İşgüzarlık seviyesindeki.
Sansür meselesine çare bulunmalı.
Yoksa…
Hadi biz neyse de…
Yeni nesil izlediğinden bir şey anlamayacak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder