“BAŞARDIK” DEMEK YASAK, ÇÜNKÜ AKDENİZLİYİZ...
Rakamlar artık iyi…
Moraller de.
Ama…
Daha sabretmek gerekiyor…
Telefona sarıldım.
Sağlık Bakanlığı yetkililerinden tutun da.
Bu işin zirvesindeki profesörlerle konuştum.
Özet geçeyim…
Hani bir baba çocuğuna “iyisin” demeye korkar ya…
Yeni yetme futbolcuyu “göklere çıkarmak” sıkıntıdır ya…
Sevgililer bile birbirini pofpoflarken fren mekanizması
kullanır ya.
Aynen o durumdalar.
“Haftanın rakamları çok iyi” demeye korkuyoruz diyorlar.
Veriler açıklanıyor.
Ama dudaklar da ısırılıyor.
Açıkça söylenmese de.
Türk toplumunun Akdenizli özelliğinden çekiniliyor.
Unutmayın.
En büyük darbeyi yiyen ülkelerden üçü.
İtalya, İspanya ve Fransa…
Peki ne yapacağız?
Normalleşme planı suç mu yani?
"TEK HANEYE DÜŞMEDEN GEVŞENMEZ"
Hocaları konuşturayım en iyisi.
Dost sohbeti yaptığımdan isimlerini vermiyorum.
Kötümser olanından başlayayım.
“Bayram öncesi her normalleşme
adımı erken” diyor.
Dahası.
“Başardık” kelimesini doğru bulmuyor.
Birkaç güne kadar vaka sayılarının 1000’in de altına
düşeceğini.
100’lü rakamlara geleceğini…
Ama bunun da rahatlamaya neden olmamasını istiyor.
“Yeni Zelanda’daki gibi tek haneli rakamlara ulaşmadan gevşenmez”
diye de ekliyor.
“Peki normalleşmeyi tartışmak suç mu?” diye sorunca da…
“Tartışılması gereken normalleşme değil. Normalleşmenin
nasıl olacağı” cevabını veriyor.
“SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI MUTLAKA YAŞANACAK”
Bu sıfırcı hoca bile…
Virüsün belinin kırıldığını.
Ama yaralı aslan misali.
İşinin bitmediğini söylüyor.
“Toplumsal immunizasyon ile sağlık süreci yönetimi dengeli
gitmeli” diyor…
Yani…
Sürü bağışıklığı yasak kavram olsa da…
“Kaçış yok, yaşanacak”
“İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ, DÖRDÜNCÜ DALGADAN KORKULMAMALI”
Kötümser profesörün 65 yaş üstü için de mesajı aynı tonda:
“7 milyon vatandaşımız 65 yaş üstünde. Bunları evde nereye
kadar tutacaksın?”
Peki ne yapmalı?
Cevap son günlerin moda önerisi:
“Hafta sonları yürüyüş izni vereceksin”
Çekinerek bir soru daha soruyorum.
Şu meşhur ikinci dalga meselesini.
Diyor ki:
“İkinci dalga olacak diyorlar. Ben eli artırayım, üç ya da
dördüncü dalga da olacak”
Peki ayvayı yedik mi o halde?
Neyse ki öyle değil.
“Koronavirüs ailesinin dalgasından korkulmamalı. Dalga
boyları hep düşecek. En son dalga hissedilmeyebilir bile.”
Bunu duyunca.
İçimden derin bir “ohh” çekiyorum.
Vedalaşıyoruz…
“PAZARTESİ ÜÇ HANELİ VAKALAR GÖRÜLEBİLİR”
Telefonu kapattım, biraz düşündüm.
Hayata iki yönüyle bakmak adet olmalı.
Bir tarafa pozitif ayrımcılık yapılacaksa.
Şımarmayacağına da güveniyorsan.
İyimserler kollanmalı.
İyimserliği ile nam salmış bir profesörü aradım bu kez.
Vaka sayılarının tavan yaptığı günlerde bile…
TV programlarında içimizi ferahlatıyordu.
Bazen...
“Yok artık Lebron James” dedirtmeyi bile başarıyordu.
Son derecede kibar hocamız…
Hemen bombayı patlattı:
“Pazartesi günü üç haneli vakaları görülebilir” dedi.
Dahası…
“Eylül ve Ekim’de 10’lu 20’li vakalarla karşılaşırız”
Ne kadar iyimser olsa da.
Yine mesafeli yaşayacağımızı.
Herkes virüsü kapmadan.
Vakalar sıfırlamadan.
Ya da.
Virüs huy değiştirmeden.
Bir anda başa dönülemeyeceğini söyledi..
Velhasıl…
Büyük emekler harcandı.
Kazanımlar heba edilmemeli.
Bana söylenince de kızıyorum ama.
Sabır büyük silah.
Mayıs'ta da sabır.
Hatta kısmen Haziran'da da.
Sıfırcı hocamız diyor ki:
"Bu yıl yaz Eylül'de başlarsa şaşırma"
O da biliyor ki çabuk gevşiyoruz.
Ve biliyor ki biz de Akdenizliyiz...
Mayıs'ta da sabır.
Hatta kısmen Haziran'da da.
Sıfırcı hocamız diyor ki:
"Bu yıl yaz Eylül'de başlarsa şaşırma"
O da biliyor ki çabuk gevşiyoruz.
Ve biliyor ki biz de Akdenizliyiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder