Güzel insanlar vardı.
Acelesiz.
Güler yüzlü.
Esnafı
babacan.
Müşterisi
temiz.
Ne kadar
olduğunu bilmediği.
Desteyle
parayı.
Benim gibi küçücük
bir çocuğa saydırıp.
Kalan
borcunu yazdırıp.
Malını kamyonete
yükletip.
Kasabasına
doğru yola çıktığında.
İçi rahat.
Kafası
rahat.
Güzel
insanlardı…
***
Çarşının
kapıları herkese açık.
Sofralar
açık.
Muhabbet
açık.
Anında
tanış.
Gir içlerine…
Ye, iç…
Çocuklar.
Oradan oraya
koşturan.
Herkesin
birbirine emaneti.
Kimse kendi
çocuğundan ayırt etmez.
Cuma
namazına giden dükkanını kapatmaz.
Kapısına bir
sandalye koyar.
Bazısı
istediği malı alır.
Parayı
tezgaha koyup giderdi…
Kapılar han
kilidi gibi kilitlenmez.
Çekilip
gidilirdi.
Siteler yok.
Kameralar
yok.
Zengini
fakiri.
Herkes için
şartlar yakındı.
Hayat yine zordu.
Hatta
şimdikinden de zordu ama…
Mutluluğun sırrı
çözülmüştü sanki.
Ya da.
Ben çocuktum.
Öyle geliyordu…
***
Geçtiğimiz
hafta dayımdan bir mesaj geldi.
Mesajda bir
fotoğraf.
Fotoğraftaki
plastik bir testi.
Rahmetli
babamın ürettiklerinden.
Gürses
Plastik yazıyor…
İnsan böyle
şeyleri görünce.
Hayattan mola
isteyip.
Derin derin
dalıp.
Anılara
gidiyor.
Artık
aramızda olmayan.
Akraba,
müşteri, amca, abi.
Güzel
insanların arasına…
Anlıyorsun
ki.
Artık
kullanılmayan eski bir eşya bile.
Yaşarken
fark edemeyeceğiniz.
Hunharca
değişimi.
Bozulan
insanları
Sarsılan
güveni hatırlatıyor.
***
Zaman tünelinden
giren.
Değişerek
çıktığını anlamıyor.
O günleri
yaşayanların çocukları.
Baba ve
dedelerinin aksine.
Gelecek
paranoyası içinde.
Güven
duyguları örselenmiş…
Daha çok
para.
Pahalı ve
izole evler.
Daha
gösterişli arabalar.
Abartılmış
emniyet peşindeler…
Güvenmiyorlar.
Güvenenlere
de.
Kuşkuyla
bakıyorlar.
Onlara
gerçeği hatırlatansa.
Bazen bir
tanıdığın cenaze namazı.
Bazen bir
şarkı.
Bazense.
Depodan
çıkan plastik bir testi oluyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder