18 Mart 2023 Cumartesi

ALKOLSÜZ KOLONYA VE ÖTESİ


Bence hayatımızın temeli.

Zamanın ruhu.

Her şeye o yön veriyor.

Hatta.

Televizyon dizilerine bile…

Dizilerdeki.

Dönemsel trendlere de….

Mesela.

Psikiyartrik ögeleri kullanan.

Derin ruh çözümü yapan diziler.

Çok ekmek yedirdi…

Hala yediriyor…

Ama…

Dizilerdeki trendler arasında.

En devrimsel olanı…

Muhafazakar-seküler çelişkilerini konu alanlar.

Geçmişteki zengin-yoksul çelişkisi gibi…

Dahası.

Uzun süredir gözümüzün önünde olmasına karşın.

“Karakter” mertebesine terfi edemeyen.

Başörtülü insanlar…

Onların.

Ultra-muhafazakar erkekleri…

Ve bu kişilerin…

Giyimlerinden.

Evlerini döşeme biçimlerine….

Altın varaklarına.

Ahşap seviciliklerinden…

Hat süslemelerine kadar.

Buna mukabil.

Seküler kesimin evlerindeki.

Tablolara.

Tarz heykelciklerden.

Yılbaşı süslemelerine

Çam ağaçlarına.

Noel babalara kadar…

İlmek ilmek işlenen.

Alt metinler…

Artık dizi camiası.

Bu karakterleri.

Bu yaşam tarzlarını da tanıdı.

Ve bence….

İzleyici de çok tuttu…

28 Şubat süreci sonrası…

15-20 yıl süren çekingenlikten dolayı.

Dertsiz başlarını.

Dertlendirmekten korkanlar için.

Artık. 

Hem daha rahat bir ortam.

Hem de ekmek var…

Bu temanın öne çıkardığı iki dizi ise…

“Kızılcık Şerbeti” ve “Ömer”

Tabi.

Asıl iddialı olan birincisi….

—————

Kızılcık Şerbeti’nde.

Zengin ama ultra-muhafazakar bir ailenin.

Çocuklarının evliliği nedeniyle.

Seküler orta sınıf bir aileyle iç içe girmesi.

Girmek zorunda kalması işleniyor….

İki aile arasında bir evlilikle başlayan ilişkiler…

Aşklar.

Çelişkiler.

Ve yeni iç içe geçmelerle…

Bambaşka boyutlara varıyor….

Burada verilen mesajlar…

İki ayrı kesimin.

Çok çelişki içeren.

Özel hayat tarzlarına dair ayrıntıların.

Bir kısmı...

Gerçekten hayatın içinde.

Aslında çoğunu bildiğimiz halde…

İzlerken keyif veriyor…

Bir kısmı ise efsane.

Bence gerçek dışı…

Geri kalanları ise…

Ön yargı….

Ama…

Eleştirmek.

Merak etmemeyi gerektirmiyor…

————————

Dizinin bir başka özelliği de…

Kendinizi taraf hissetmeye zorlaması….

Bazen bir taraf gibi oluyorsunuz.

Bazen diğerini tutuyorsunuz…

Onlar da bunu bilerek.

Bazen sizi muhafazakar.

Bazen seküler yapıyor…

Mesela.

Çok tartışılan alkolsüz kolonya sahnesi.

Ya da…

Aşırı muhafazakarların.

Kolonyaya tuz atarak.

Alkolden arındırdığı iddiası…

Doğru mu?

Hiç duymadım…

Ya da….

Muhafazakar aileye gelin giden.

Din ve inanç konularında mesafeli gelinin.

Annesiyle birlikte.

Çocuk odasını…

Domuz figürleri içeren duvar kağıdı ile kaplatması.

Beraber oturduğu kayınvalidesinin.

Duvar kağıtlarını yırtması…

Yerine nazar boncuklu olanları yaptırması…

Ya da…

Edilen duaya “amin” demek yerine.

“Sağolun” diyen seküler aile bireyleri…

Muhafazakar aileye gelin giden Doğa’nın.

Dua okunurken başını örtmesine…

Annesi Kıvılcım’ın büyük endişeyle yaklaşması…

Kıvılcım’ın gözündeki korkunun.

Bir dönem.

“İran oluyoruz” endişesi taşıyan kesim ile.

Benzer korku olması…

Ya da….

Yine Kıvılcım’ın.

Muhafazakar aileden Ömer’le ilişkisi…

Ömer’i kendi tarzlarına yakın bilmesine karşın.

Cuma namazına gittiğini öğrenmesi ile.

Yüzünde beliren hayret-endişe karışımı durum…

İzleyiciye güzel hissettirilmiş…

Yine iki kesimin çelişkileriyle devam…

Mesela.

Evde köpek besleme girişiminin.

Köpek-abdest-namaz konusuyla harmanlanıp.

Muhafazakar aile meclisine çarpması.

Bu örnekleri artırabiliriz…

—————

Ama bence asıl dikkat çeken ve tepki toplayan.

Ultra-muhafazakar ailenin.

Babasının sözünden çıkmayan.

Hatta onun bulduğu kızla.

Sorgusuz nikah masasına oturan oğlunun.

Dışarda rastgele ilişki yaşayabilmesi.

Bunu öğrenen babasının.

“Erkektir” diyerek bunu sorun etmeyişi….

Hatta müstakbel kayınpederinin bile.

Olayı duyunca.

Konuşmaya bile gerek görmeyişi…

Çok muhafazakar olmasına karşın…

Makul bir karakter olarak resmedilen Abdullah beyin.

Oğlunu cheese-cake yaparken görünce…

“Herkesin oğlu karı-kıza gider, bu kek yapıyor” demesi.

Ve Abdullah beyin karısı Pembe hanımın.

Bu sözleri hiç yadırgamaması….

Kızına zorla imam nikahı kıydırmakta.

Hiç bir sakıncasının görülmemesi…

Abdullah beyin.

Her yönden kendisine aykırı tarzı olan.

Açık saçık giyinen.

İnançsal yönü de hiç hissedilmeyen.

Savruk...

Ve kendisinden onlarca yaş küçük olan.

Karşı ailenin Alev’ine aşık olması.

Bunu saklamaması.

Alev’in de.

Karizmatik ama yaşlı.

Üstelik ultra-muhafazakar Abdullah beye karşı boş olmaması….

Muhafazakarların kadına bakışı….

Muhafazakar kadınların.

Kocalarını elde tutmaktaki zorlukları.

Kendilerine güvensizlikleri...

Çok işlenmiş…

Gelinine çok açık gecelikler bakan.

Başörtülü Pembe hanımın bilinçaltı gibi…

Yine aynı Pembe hanımın.

Kocasından sürekli şüphelenmesi gibi…

Aslında.

Marazi olarak algılatılan bu durumlar…

Bence toplumsal…

Bir kesimin değil.

Her kesimin problemi ya da yaşadığı durum.

Dizide seküler hayat tarzındaki bireyler de eleştiriliyor… 

Hem de bayağı sertçe…

Mesela.

Kıvılcım hanımın.

Alışverişte gördüğü başörtülü kadına…

“Bunlar da her yeri işgal ettiler” demesi…

Yine.

Muhafazakar kesimi temsil eden bireylerin.

Görece açık giyinen kadınlara karşı…

Anlamlı bakışları da.

Güzelce resmedilmiş…

————

Dizide bir dengeleme mekanizması da var…

Bir yere çok vurduğunu hissederse.

Hemen karşı mahalleye de bir sopa doğrultuyor.

Mesela...

Din ile mesafeli.

Aynı zamanda.

Ayrımcı davranışları hissedilen.

Okul müdiresi Kıvılcım hanımın…

Başörtülü bir velinin.

Özürlü çocuğuna.

Kendi çocuğu gibi kol kanat germesi…

Bu arada bir sembol daha….

Muhafazakar ailelerin evlerine.

Ayakkabılar çıkarılarak.

Terlikle girilirken.

Seküler aile bireyleri.

Evlerine doğrudan dalıyorlar…

Botla, ayakkabıyla vesaire….

Bu muhafazakarlıkla ilgili bir şey mi…?

Yoksa toplumun çok büyük kesimi.

Eve girerken ayakkabısını çıkarır mı?

Siz karar verin…

———————

Tabii…

Toplumun iki farklı kesimi varsa.

Bunların birbirinden koptuğu düşünülemez.

Dizi bunu da gözetmiş.

Ne de olsa dengeleme mekanizması var.

Mesela.

Daha dışarı açık olan ailenin.

Anneanne pozisyonundaki Sönmez hanımı…

Ailesine göre.

Çok daha geleneksel davranıyor.

Dini ögelere.

Kadınların yaşantılarına dikkat etmesine.

Diğerlerine göre daha anlayışlı.

Üstelik bazen.

Sönmez hanım.

Karşı mahalleye özeniyor…

Onların geleneksel tavırlarının.

Aile kavramını yücelttiğini düşünüyor gibi…

————

Bir de.

Nursema realitesi var ki…

Her kesimden izleyiciyi.

Acıya gark eden.

Başı örtülü.

Ve ailesinin baskısı altında.

Zorla evlendirilen kız.

Ağzı var dili yok iken.

Gördüğü zulüm…

Karşı mahalledeki hemcinslerinden büyük destek görmesi.

Buna karşılık.

Evdeki annesi tarafından.

Neredeyse ölüme gönderilir gibi.

Zorla.

İstemediği bir aileye gelin edilmesi…

Nursema’nın gözünden hayatın sorgulanması.

Bir zamanlar.

Giyimlerinden dolayı ayıpladığı.

Bazı hemcinslerinin.

Aslında kendisine.

Herkesten yakın olduğunu hissetmesi…

Bence çok acayip.

Tartışmalı.

Ama ilgi çekici bir mesaj….

Üstelik Nursema ile ilgili konular ekseninde.

Bir dönem.

Erkek arkadaşı olan Umut’un.

Başı açık olan annesinin.

Nursema’yı ilk gördüğünde.

Sırf başörtüsünden dolayı.

Onu temizlikçi sanması…

Toplumsal kodların.

Fay hatlarının canlandırılması.

Bence eleştiriye açık.

Ama kıymetli…

————

Bu tarz yapımlara bir başka örnek…

Mesela...

Bir de “Ömer” isimli dizi var….

“Kızılcık Şerbeti”ne göre daha naif….

Nostaljik bir mahallede geçen.

Hatta.

21.yüzyıla göre çok saf kalmış.

Yine ultra-muhafazakar olmasına rağmen.

Sosyo-kültürel olarak.

Daha alt kesimden.

Daha halim selim aileler…

Ömer dizisinde.

Muhafazakar tiplemelerin karşısına konan.

Evet belki daha seküler ama…

Yine halktan.

Yine gelenekçi.

Ama daha farklı aileler.

Ve karakterler….

—————

Mesela.

Tabu yıkan konu…

Cami İmamı’nın oğlu Ömer’in.

Kendisinden epeyce büyük.

Dul ve çocuklu bir kadına aşık olması.

Bu kadının dini öğelere mesafeli görünmesine.

Sabahları taytını giyip spor yapmasına karşın…

Ömer camide sabah ezanını okurken.

Sporuna ara verip.

Uzun uzun ezanı dinlemesi…

Yani alt mesaj şu….

Seküler olan.

Ama ezan sesi duyunca duygulanan tipleme.

Üstelik içinde aşk da var….

Bir de dizinin.

Nakarat gibi görülen fon müziği…

Ezanı andıran bir tonlaması var….

İlaveten…

Bir de.

Dizide edilen dualar.

Dini mesajlar içeren Arapça sözler.

Bir çok insanın her gün kullandığı kelimelerin.

Hatta hatta.

Ezanın bile….

Altyazı ile tam tercümesinin yapılması…

İlginç bir ayrıntı…

———

Ana karakterlerden Ömer’in…

Zorla nişanlandırılmasına rağmen.

Dul, çocuklu ve kendinden büyük olan…

Gamze’den vazgeçemeyip.

Pasif ve acayip bir direnişe girmesi…

Mağdur olan nişanlısının saf hali...

Ömer’in aşırı muhafazakar ailesinin.

Dul Gamze’yi….

Sanki ahlak dışı.

Erkekleri baştan çıkaran bir öge gibi görmesi…

Yine bu ailelerle ilgili kodlar.

Alt kesimin.

Ultra muhafazakarlarının….

Evlerinde televizyon bile olmaması.

Ailenin komple…

Eski tip.

“Akılsız” cep telefonları kullanması.

Ömer’in abisinin.

Çocuklarının “akıllı” telefonlarını yakalayıp.

Sandalyenin ayağıyla kırması…

Hele evdeki gelin kaynana muhabbetinde.

Televizyon yayınlarından bir efsane gibi bahsedilmesi.

“Böyle diziler filan varmış” denmesi…

Kaldı mı sahi böyle aileler?

——————

İmam’ın aşırı muhafazakar.

Ve sakallı oğlunun.

Geçmişte saçları uzun bir gitarist olması.

Geldiği noktada.

Gitarını kıracak kadar.

Beyninin yıkanmış olması…

Bir sosyolojik bir eleştiri kuşkusuz….

Ama dizide.

Başı örtülü ve açık insanların bir arada yaşadığı.

Karma ailelerin bulunması.

Kimsenin baş örtme ya da açmasına ilişkin.

Telkinde bulunulmaması.

Oysa Kızılcık Şerbeti’nde…

Hissedilen.

“Örtünün” baskısı…

Ömer dizisinde ise…

İlk diziye oranla.

Sosyolojik mesajlar yerine.

Daha Türk filmi gibi.

Zarif ama…

Kendinizi taraf hissetmeden izlettiren.

Dinlendirici bir havanın olması.

————

Yine Ömer dizisinde…

Namaz gibi…

Cami sahneleri gibi.

Dini bölümlerin.

Kıvılcım Şerbeti’ne göre.

Hatta onda olmadığı şekliyle….

Çokça yer alması…

Bu arada…

Orta-alt tabakada.

Tüm kadınların başı açık olan ailenin.

Dul ve çocuklu Gamze üzerinde.

Kurduğu büyük baskı.

Açık kadınların ailelerinin bile.

Aşırı geleneksel.

Ahlakçı.

Toplum baskısından çekinen yapılar olması…

Bence.

Dizinin.

Rot balansını yapan…

Dengeleyici bir mekanizma….

Ama genel kanı.

Ömer dizisinin dengeden ziyade.

Nostaljik naif aileleri arasındaki.

Geleneksel kodların.

Aykırı kodlara karşı zaferini.

Aykırı kod olarak görülen “yaş farkının”

Direnişi...

İzleyicinin.

Zaman zaman yaş farkının yanında.

Zaman zaman da….

“Yazık oluyor” diye.

Saf ve çok genç olan.

Nişanlı Sürreyya’nın yanında.

“Heyecanlı bir macera”dan ziyade…

“Makul”den yana taraf olması.

Ömer’i kendi çocuğu gibi görmesi…

Kodlar ve mesajları artırabiliriz kuşkusuz…

———

Çok uzattık.

İşi bağlayalım.

Kendimle ilgili kısımla…

Espriyle karışık.

Benim için bir yıkımla adeta…

Yılların geçtiğini anlatan.

Vurucu bir örnekle…

Lise arkadaşım olan.

Barış Falay’ın.

Ömer dizisindeki.

Dede rolü…

“Ömer” olmak isterken.

Payımıza düşen.

Şefkatli.

Ve fazla rasyonel bir dede olmaya zorlanmak…

Hayat böyle.

Ne yaparsın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder