13 Mayıs 2020 Çarşamba

MANSIZ’IN TARİHİ ÇALIMINDAN HAYAT DERSLERİ...

Bir futbol yazısı değil bu.
Korona gecelerinde nostaljiye dalınca...
Farklı sokaklarda yürüyor insan.
Ben büyük futbol turnuvalarını hep izledim.
Hayata dair mesajlar da almaya çalıştım...
Belki de bu yüzden.
Makina dişlilerini hiç sevemedim.
Bir felsefe ortaya koyanlar.
Hep daha çok ilgimi çekti...
Aklımda şampiyonlardan çok...
Renkli kahramanlar kaldı.
1982 Brezilya’sında.
Socrates ve Zico’nun oynayarak eğlenmeleri...
Dünyaya farklı bir bakıştı...
Higuita’yı bilir misiniz?
Cambazlar karması Kolombiya’nın kalecisi.
Eline gelen topu.
Ayak tabanıyla çıkaracak kadar çılgındı.
Takım arkadaşı Valderrama...
Dünyanın en yetenekli futbolcusu idi.
Ayağı bir mıknatıstı.
Ama...
Endüstriyel futbola inanmadı.
Kokusuz bir şampiyonluk yerine.
Tebessümle hatırlanacak bir iz bıraktı gitti.
Meksikalı Campos...
Evde bile giymeye cesaret edilemeyecek.
Farklı renklerde formalar giydi.
Hepsini de kendi tasarladı...
Hugo Sanchez’in parandelerini.
 Milla’nın kabile dansını.
Tüm futbolseverler hatırlar.
Oysa...
1994’ün gol kralı Salenko’yu hatırlayan var mı?
Saçları civciv sarısı Rumenler unutulmaz.
İlhan Mansız bir çalımıyla dünyanın beynine kazınırken.
2002’nin şampiyonu Brezilya her zaman sıradan kalacak...
Hayat da böyle.
Makamlar gelip geçecek.
İnsanlar sizi farkınızla hatırlayacak.
“Kutsal” standartları sonraki nesile taşıyan gelenekçiler ise.

Hep unutulmaya mahkum olacaklar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder