Romantik geçinenlerden değilsem de.
Müzik ve
yağmurun uyumu olduğunu.
İkisinin…
Hepimize
ayrı ayrı ama.
Mutlaka bir
şey fısıldadığını düşünürüm…
***
Bugün sabah
telaşıyla işe giderken.
Yağmur hafif
hafif yağarken.
Silecekleri
düşük tempoda çalıştırmış.
Radyoyu açar
açmaz.
Ortama en
uygun parçayı.
Dianne
Warwick’in “Walk on by”ını yakalamışken…
Tamamen
kendiliğinden.
Ayağımı
gazdan çekip.
Hızımı düşürüp.
Sağ şeride
geçtim…
***
Ortaokul
yıllarıma gittim.
Gece
yarıları.
Küçük
radyomu kulağıma dayayıp.
Sesini iyice
kısıp.
Dışarıda
yağan yağmurun ahenginde.
Düşünceler
içinde yolculuk ettiğim günlere…
***
İşte o vakit.
Günlük
aceleyi askıya alıp.
Sağ şeride
iyice demir atıp.
Düşündüm…
Hayatımızın
merkezi.
Anlamlarımız.
Bugünkünden
farklıydı.
Saniyelik
enstantaneleri yeniden yaşamaya.
Saatlerimizi
ayırırdık…
Sınıftaki
kızın azıcık bakmasının.
Sözlü
sınavdaki gafımızın.
Arkadaşımızla
itişmelerimizin.
Hepsinin…
Ayrı ayrı
anlamı vardı…
Sadece o gün
vardı.
Sonrası
yoktu.
Yarın
kavramı çok farklı.
Çok daha
gösterişsiz.
Çok daha
saftı…
Üstelik bu sadece
senin benim için değil.
Anne baban.
Bütün çevren
için de öyleydi…
***
Sonra minicik bir çocuğu düşündüm.
Sizi
eğlendiren.
Şeker gibi bir çocuğu...
Hani kardeşiyle
kavgasını.
Yediği
dondurmayı.
İzlediği
çizgi filmi…
Bir
oyuncağı.
Gözünü
belerte belerte.
Dünyanın en
önemli olayı gibi anlatır ya…
Onun saflığı
sizi güldürür.
Eğlendirir
ya…
***
Sonra yine
düşündüm ki.
Hepimiz aslında
birer çocuğuz.
Bugün
hayatımızın merkezine aldıklarımız…
Aslında o çocuğun
gözünü büyüterek anlattığı.
Ağladığı,
güldüğü şeylerden farksız…
***
Bizler…
Bugünkü
sevinçlerimizi.
Kederlerimizi.
Çekişmelerimizi.
Hesaplarımızı.
Gün gelecek…
Bazen
anlamsız.
Bazen
utandıran.
Bazen komik anılar
olarak hatırlayacağız…
Belki de.
Hayatı aşırı
önemsemekten.
Güzel
günlere yazık ettiğimizi düşünüp.
Hayıflanacağız…
Bizi
uyandıransa…
Belki çiseleyen yağmur.
Ve ona eşlik
eden müzik olacak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder